Select Language EN / TR
Yasemin Genç Uygur

Yasemin Genç Uygur

Atölye5suadiye Okulunun Sahibi, Şapka Koleksiyoneri

Koleksiyonerlik, benim için motivasyonunuzla, adanmışlığınızla biriktirmek...

17 Kasım 2017

Yasemin Genç Uygur başarılı, genç bir girişimci. Birbirinden farklı birçok sektörde kendi markasını yaratmayı başaran Uygur, şu anda ebeveyn koçluğu yapıyor. Küçüklükten itibaren ailesindeki koleksiyonerlerden feyz alarak biriktirmiş ve birçok farklı koleksiyona sahip. Bugünlerde ise çocukları ile yarattığı yeni koleksiyonlarda onların merak duygusunu pekiştiriyor. Yasemin Genç Uygur ile şapka koleksiyonunu bağışladığı Rahmi M. Koç Müzesi’nde buluştuk ve şapkadan kutu kola koleksiyonuna kadar uzayan keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu özel şöyleşiyi ve çekimi gerçekleştirmemize imkan sağlayan Rahmi M. Koç Müzesi’ne teşekkür ederiz.

 

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? 

 

81 doğumluyum. Eskiye merakım çok küçük yaşta başladı. İçi antikalarla dolu bir evde büyüdüm. Ailemde çok ciddi koleksiyonerler var. Öyle bir evde büyüdüğüm için eski şeylere hep bir anlam yükledim. Hatta onların bir tür yaşanmışlıklarının olduğunu, başka insanların hayatına dokunduklarını hayal ederdim.

 

Sonra anneannemin şapkalarıyla tanıştım. 8-9 yaşında anneannemin dolabına girerdim, uzun uzun tuvaletlerini giyer, şapkalarını takardım. Dedeme poz verirdim, büyük şapkalarla. Öyle, aile içinde komiklikler olurdu. Biz aynı apartmanda yaşıyorduk, dedem, anneannem, teyzem. Akşam eğlencelerimiz bu şekildeydi. Anneannemin şapkalarıyla beraber şapkaya merak saldım. Bir kısmını bana verdi, yaşım büyüdükçe, yurtdışına gitmeye başladığımda eski vintage dükkanları gezmeye başladım. Şapka biriktirmeye başladım, böyle böyle gelişti. Annemin arkadaşları “Şapka biriktiriyormuşsun, benim de annemin şapkaları var, vefat etti, şapkalarını ne yapacağımı bilemiyorum, atmaya da kıyamıyorum” diyerek ellerindeki şapkaları bana vermeye başladılar.

 

Sonrasında 2007 senesinde Beyoğlu’nda dükkanımı açtım. Bu bir vintage dükkanıydı, Şeymel adında. Duvarlarında da şapkalarımı sergiliyordum. Orayı açmamın sebebi de, ailedeki eski kıyafetler o kadar fazlaydı ve o kadar saklamışlardı ki... Avrupa'dan kumaş alırlarmış, gelip o kumaştan beş tane farklı elbise dikerlermiş. Bir kumaştan çıkan beş tane farklı elbiseyi de saklamışlar. Ne yapacağız onları derken Şeymel’i açtım. Sonra oradaki antikacılar buldukları şapkaları bana göstermeye başladılar. Benim gözümün döndüğünü bildikleri için bana çok acayip fiyatlardan sattılar o şapkaları. Gerçekten ciddi paralar ödedim. Fakat bu benim koleksiyonum, koleksiyona nasıl bazı istisna parçaları ekleyebiliyorsanız, heyecanlanıyor, tutkuyla bağlanıyorsanız benim için de bu şapka lar öyleydi. Ne zaman “Yasemin sana bir şapka bulduk” deseler, bütün işleri bırakıp çikolatacı dükkanına girmiş çocuk gibi heyecanla, koşa koşa gidip bakıyordum. 2007'den 2013'e kadar Şeymel devam etti. Sonrasında benim karşıya taşınmam, anne olmam, evlenmemden dolayı dükkanı kapatmak durumunda kaldım, her gün karşıya geçemiyordum.

 

Ayrıca Vintage çok dönemsel bir şey; bazen çok popüler oluyor, bazen kimse yüzüne bakmıyor. Film ve dizilere çok kıyafet ve şapka verirken birden bire kendi prodüksiyonlarını yapmaya, kiralama yapmamaya başladılar. Kiraladıkları şeyleri çok kötü kullanmaya başladılar. Onun için kapattım, fakat hala Şeymel'in olduğu bina da depo duruyor, orada saklıyordum şapkaları. İki sene bu şekilde kapalı kaldılar. Hep içimde bir dürtü vardı, bu şapkaları ne yapacağım diye. Eve koyamıyorum, depoda perişan olmalarını istemiyorum. Aslında ünlü bir mağaza ile görüştüm, şapkayı koleksiyonlarına almaları için, ama çok ilgilenmediler.

 

Koleksiyonu satmayı hiç düşünmedim, ama bu müzeye bağışlarken, evimde bir köşeye koyuyormuş gibi hissettim. 

 

Rahmi M. Koç Müzesi ile koleksiyonunuzu nasıl bağdaştırdınız?

 

Eşimle bir gün buraya geldik, kızımızı müzeye getirmiştik ilk defa. Benim dedemin yelkenlisini de buraya bağışlamıştık, onu gösteriyordum. Keşke burası olsa dedim, içimden. Bu 2014 senesinde oluyor. Sonra bir şey dürttü beni, Rahmi M. Koç Müzesi'nin internet sayfasına girdim, genel koordinatöre mail attım, şapkaları bağışlamak istediğimi yazdım. Cevap geldi, yakın zamana ait objeleri kabul etmediklerini söylediler. Ben ise 1890lardan başlayan bir koleksiyondan bahsediyordum. 1890’dan başlayıp 1970'e kadar uzanan 100 parçaya yakın koleksiyonun 72 parçalık kısmını vermek istediğimi, bağışlayacağımı söyledim. Hemen ilgilendiler, depoya geldiler, resimlerini çektiler, tek tek açtılar. Sonrasında “Bizim bu koleksiyonu yerleştirecek bir yer bulmamız lazım, Rahmi M. Koç Müzesi’nde böyle bir yer yok” dediler ve yer buldular.

 

Gerçekten çok özendiler ve gördüğünüz dolapları ve cam vitrinleri yaptılar. Beni çağırdılar, hepsinin üzerinden geçtik. Şu anda sergilenmeyen tek bir şapka var, o da ilk mecliste babamın dedesinin taktığı frak bir şapka. Ona özel bir yer bulmak istiyorlar, dönemsel bir bölüm yaptıklarında kullanmak üzere saklıyorlar. Bütün süreç altı ay sürdü. İçim çok rahat.

 

Koleksiyonu satmayı hiç düşünmedim, ama bu müzeye bağışlarken, evimde bir köşeye koyuyormuş gibi hissettim. Öyle hissettirdiler açıkçası. Bazıları için çok basit bir koleksiyon olabilir ama koleksiyonu bu müzeye vermemin özel sebebi, bir gün çocuklarımın Rahmi M. Koç Müzesi’ne geldiklerinde burada annelerinin koleksiyonunu görecek olmaları… Bu onlara bırakabileceğim en güzel miras. 

 

Sanırım sizin koleksiyonunuzu satın almak isteyenler de olmuş zamanında.

 

Evet, Amerikalı bir kostüm tasarımcısı Şeymel'e gelip, duvardaki tüm şapkaları satın almak istemişti. 45000 dolar teklif etmişti. İyi parçalarım duvarda sergileniyordu. Hiç düşünmeden “Satılık değil” dedim. Şimdi gelip teklif etseler, yine de vermem. Çocuklarıma verebileceğim en değerli miras bu, onların da ileride değerini anlayacaklarını düşünüyorum.

 

Şapka koleksiyonunuzu genişletmeye devam ediyor musunuz?

 

Eski coşkumda edemiyorum. En son Barcelona'da bir vintage dükkanına girdim ve çok güzel şapkalar gördüm. Tanesi herhalde 400€luk şapkalardı. Eski ben olsaydım gözüm başka hiçbir şeyi görmezdi. Kesin orada üç beş parça bir şey alıp, batıp çıkabilirdim. Galiba benim için artık süreç tamamlandı, yani onlar evini buldu. Bu sayfayı kapatmam gerek gibi bir durum oldu. Başka konularda evet, koleksiyonerlik merakım devam ediyor.

 

Öyle mi? Peki başka ne koleksiyonları yapıyorsunuz?

 

Saat mesela. Eski dönem saatleri… Ama kol saati değil, vitrin saatleri. Aslında annemden geliyor bu koleksiyonerlik merakları, ben de aynısını kızıma aşılamaya çalışıyorum. Onunla da her yurtdışına gittiğimizde küçük kartlar toplamaya çalışıyoruz, o yörenin kartlarını. Başka… Mesela ecza malzemeleri koleksiyonu yapıyorum. Dedem eczacıydı, ondan kalma çok eski ecza malzemeleri var, 1930lara ait ilaçları karıştırdıkları şişeler, kitaplar duruyor... Annemin dünyanın her tarafından topladığı deniz kabukları ve midye koleksiyonu var. Tabi bunlar pul koleksiyonu gibi değil, objeler büyük olduğundan sergilemek istediğinizde mekana ihtiyaç duyuyorsunuz. Pul koleksiyonu kolaylıkla saklanabiliyor ama bunlar maalesef oldukça fazla yer tutuyor…. 

 

Aslında ilk olarak evde başlayan, çok kişisel olan bir merakınızı Rahmi M. Koç Müzesi'ne bağışladığınız koleksiyon ile herkesle paylaştınız. Bu koleksiyonu bir müzede sergilemek sizin için nasıl bir motivasyon? 

 

Şapka ciddi bir kültür esasında. Şapka kültürü diye bir kültür var. Ve çok değişik bir şekilde Cumhuriyet kurulduktan sonra 1960lara kadar ne kadar ihtilal, darbe görse de, savaşlar yaşasa da - politik savaşları kastediyorum, şapka bir kültür olarak kalıyor. Beyoğlu'na şapkasız çıkılmazmış, bu bahsettiğim zamanlarda. Bir şıklık, bir görgü göstergesiymiş, şapkanın sağda takılması, solda takılması bunların hepsi birer anlam taşıyormuş. Şimdi bunların hiçbirini bilmeyecek bir jenerasyon geliyor, maalesef.

 

Annelerimiz belki 60, 68 kuşağı olarak sonlara doğru şapka kültürünü yakaladılar. Benim yaşıtlarımın çoğu bilmiyor, bizim çocuklarımız hiçbir zaman bilmeyecek. Onlara güzel gelen bir moda parçası olacak, şapka, buraya geldiklerinde. Halbuki ben istiyorum ki, buraya geldikleri zaman, zaman dilimlerindeki farklılıkları görsünler. Ve onu anlamaya çalışsınlar. Mesela bundan sonraki adım ne olabilir? Şapkanın ne olduğu, ne zaman kullanıldığı ile ilgili bir seminer, bir anlatı, bir bilgilendirme yapılabilir. Mesela böyle bir şey olsa çok hoşuma gider. İnsanların gelip gördükleri zaman “Vay be, kadına bak, yıllarca biriktirmiş, bakımını yapmış, yatırım yapmış” demesi… Bakmayın, şapka deyip geçmeyin, pahalı bir şey şapka.

 

 

Şapkada işçilik renkten daha önemlidir. Bazı şapkaları çevirirsin hala dikiş izleri vardır, nasıl bir el işçiliği olduğunu görebilirsin. Ben koleksiyonda renge bakmam, işçiliğe bakarım. 
Yasemin Genç Uygur Yasemin Genç Uygur Yasemin Genç Uygur
“Koleksiyona veremediğim üç beş parçadan biri bu yasemin çiçekli olan. 1930’lu yıllara ait şipariş üzerine el yapımı bu şapka, herhangi bir markaya ait değil."

 

Bugün örneğin çağdaş sanat piyasası, sanat ekonomistlerinin neredeyse rakamlarla ifade ettiği, ölçtüğü bir durumda. Şapkada bu nasıl? Neye göre şapkaların fiyatı belirlenir? 


Şimdi şöyle, tabi ki Lanvin, Chanel, Valentino gibi özellikle Avrupa'dan bir markaya ait olması fiyatını arttırıyor. Ama zamanında sükse yapmış fakat artık çalışmayan bir moda evinin parçasıysa da çok önemli oluyor. Koleksiyona veremediğim üç beş parçadan bir tanesi bu yasemin çiçekli olan. 1930’lu yıllarda el yapımı bu şapka, herhangi bir markaya ait değil, o zamanlarda şipariş üzerine el yapımı şapkalar üretiliyormuş. Bu da onlardan biri. İstanbul’da üretilmiş bir yazlık şapka. O zamanlar malzemeyi alıyorlar, buradaki şapkacılara getiriyorlar, model çıkarılıyor ve uygulanıyor.

 

Benim için ünlü bir markanın parçası olması o kadar önemli değil. Özellikle, topladığım kıyafetlerde de özel terzi dikimi olmasına dikkat ediyorum. Hem kişiye özel olduğu için çünkü bir ikincisi daha yok, hem de terzi işi olduğu için, içlerinde hep pay bırakılmıştır, bu payları açarak insanların üzerine oturur hale getirilebilir. Şapkada da öyle, kişiye özel yapılmış, el yapımı şapkalar benim için daha kıymetliydi. Müzeye verdiğim şapkalar da ağırlıklı olarak el yapımı. Marka olanlar da var, ama benim için kıymetli olanlar onlar. Mesela Flamingo şapkası, dünyayı dolaşsanız bir eşini daha bulamazsınız, bu açıdan çok kıymetli.

 

Markasına göre bir şapka 1,000 euro 'dan başlar; 2,000, 3,000, 5,000, 10,000 euroya kadar çıkabilir, vintage durumuna göre. Ama daha az bilinen, yöresel bir dükkana aitse daha düşük bir fiyata bulabiliyorsunuz. Türkiye'de bu durum daha farklı; şapka yapan bir iki dikim evi var, onlar da ağırlıklı olarak musevi, süryani ailelere nikahlarda kullanılmak üzere dikim yapıyorlar. Onlar da nereden baksanız 500 ile 1,000 euro arasında fiyatlarda. Şapka kaybolan bir değer İstanbul'da.

 

Peki renkler hiç etkili oluyor mu?

 

Şapkada işçilik renkten daha önemlidir. Bazı şapkaları çevirirsin hala dikiş izleri vardır, nasıl bir el işçiliği olduğunu görebilirsin. Ben koleksiyonda renge bakmam, işçiliğe bakarım.

 

Yani odağınız bu muydu, koleksiyonu oluştururken?

 

İlk odağım: “Ben takar mıyım?” Hep kendim üzerinden ilerledim. Bazı şapkalar kafada çok güzel durmasa da o kadar şıklar ki. Annemin bir arkadaşının verdiği bir şapka var, kahverengi, öyle bir işçilik yapılmış ki, arkaya doğru akıyor yani. Ona istedikleri pahayı biçsinler, katiyen vermem.

 

Peki çocuklara koleksiyonerlik duygusu nasıl geçirilebilir sizce?

 

Bakın, koleksiyonerlik aileden gelir. Bir vizyonunuz olması gerekir koleksiyoner olmak için ve bu vizyonu bence aile verir. En azından ben böyle gördüm, diğer koleksiyonerler nasıl başladı, bilmiyorum.

 

Kartpostaldan bahsediyorum örneğin, yurt dışına gittiğinizde on cent'e  kartpostal alabiliyorsunuz. Önemli olan onu biriktirmeniz, onun için aşk duymanız, heyecanlandırmalı sizi. Bunun parasal anlamda bir külfeti yok. Gittiğiniz yerde topladığınız çiçekleri bir yerde biriktirip, saklayabiliyorsanız, o da bir nevi koleksiyonerlik. Koleksiyonerlik, benim için, motivasyonunuzla, adanmışlığınızla biriktirmek...  Ben annemden gördüm, kızım da büyük ihtimalle benden ve anneannesinden görmüş olacak. Belli bir noktaya kadar ben destekleyeceğim, bir noktadan sonra da kendi bildiği gibi yapacak. 

 

Yurtdışındaki koleksiyonları takip ediyor musunuz?

 

Bir dönem ettim, çok ciddi koleksiyonerler var. Ama koleksiyonlarını herhangi bir yere bağışlamıyor, sergileyip geri alıyorlar. Ben daha önce beş tane şapkamı Kastamonu Şapka Müzesi'ne de bağışladım. Şimdi siz bana neden tüm koleksiyonu şapka müzesine vermediğimi soracaksınız...

 

Aslında ben de bu konuya gelmek istiyordum. Victoria and Albert Müzesi'ndeki bir şapka sergisine baktım, şapkaları araştırırken. Yazıda da giyilebilir heykel olarak tanımlıyorlar. Aslında şapkanın şapka müzesi dışındaki bir müzede olması çok şaşırtıcı değil, bu bağlamda. 

 

Tabi, yani dünyada çok ciddi rakamlara şapka yapan insanlar var. Avrupa'da şapka çok geçerli, İngiltere'de hala oldukça aktif bir şekilde kullanılıyor. Burada, Gazi Koşusu'na şapka ile katılıyor insanlar, ama gene de Fransa'daki gibi bir şapka takma kültürü yok. İngiltere'de bereyi bile takarken küçük bir iğne ile takıyorlar. Şapka tamamiyle temsil ettiğiyle, gelenek ve görenek ile alakalı.

 

Koleksiyonerliğe yeni başlayacaklar küçük erişebilecekleri bir şeyle başlasınlar. Adasınlar kendilerini, araştırsınlar. Heyecan duyacakları bir şeyin koleksiyonunu yapsınlar.

 

 

Peki sizin için şapka neyi temsil ediyor?

 

Şapka benim için şıklık, asaleti temsil ediyor. Küçükken gözümü kapatıp şapka takan bir kadını düşündüğümde asil bir kadını hayal ediyordum. Kendi şapkalarımı özel davetlerde kullandım. Ama günlük hayatımda bu şapkaları kullanmıyorum.

 

Siz şapkayı sanat olarak mı görüyorsunuz, zanaat olarak mı görüyorsunuz?

 

Güzel soru. Herhalde yarı yarıya. Bir kafa şeklinin içerisinde bir kıvrım vermek sanat. Bunu yapabilen kişinin zanaatı bence çok kıymetli. Ve bu aynı zamanda kaybolan bir sanat. Şapkada sanat ve zanaat yarı yarıya, ayıramam. Bu nedenle değerini bilen insanların takması çok kıymetli benim için. Türkiye'de bunu yapabilen çok insan da yok. Pelin Batu dönem şapkalarının hakkını veriyor.

 

Takip ettiğiniz, şapkaları çok iyi kullanan, dönem şapkaları olan kim var?

 

İngiltere, Kraliyet Ailesi. Şapkaları müthiş kullanıyorlar ve inanılmaz yakıştırıyorlar. Özellikle Kate Middleton, çok fazla şapka kullanıyor. Onların şapkalarını izliyorum, çok özeller çünkü. Bazen yakaladığımda Lady Gaga'yı da takip ediyorum. Zaten değişik modacılara da hayatında yer verdiği için şapkayı da es geçmiyor. Gözümün önüne geliyor hemen bazı şapka modelleri.

 

Yeni başlayacak bir koleksiyonere ne tavsiye edersiniz?

 

Ben hayatımdaki herşey için bebek adımları diyordum. Koleksiyonerliğe yeni başlayacaklar küçük erişebilecekleri bir şeyle başlasınlar. Adasınlar kendilerini, araştırsınlar. Heyecan duyacakları bir şeyin koleksiyonunu yapsınlar. Benim için şapka öyleydi. Heyecan duyuyordum, yabancı internet sitelerinden şapkalar arıyordum. Küçük bir adımla başlayıp, devam edebileceğini düşünüyorum. Sonra o adanmışlıkla büyük adımlar atabilirler. Büyük bir bütçeye gerek yok: kibrit kutusu, kartlar. Benim annemle beraber yaptığım bir koleksiyon var, dünyanın her yerinden kola kutusu topluyoruz. 400-500 adet kutu koladan bahsediyorum. Mesela 2002'de Japonya'daki Dünya Futbol Kupası'nın özel bir kutusu. Aynı koleksiyonu teyzemde yaptı kendi evinde, o da kolilerde duruyor. Bu kolaların hepsi kapalı olsaydı çok ciddi satma imkanımız olabilirmiş, sonradan öğrendik. Biz bunu öğrenmeden önce tabi dökülmesin patlamasın diye içip içip getiriyorduk.

 

Koleksiyonerlik aileden gelir. Bir vizyonunuz olması gerekir koleksiyoner olmak için ve bu vizyonu bence aile verir.

 

 

Zeynep Okyay

Yasemin Genç Uygur Şapka Koleksiyonunun önünde
1/14
1890’lardan 1920’lere dönem şapkaları
2/14
1930’lara ait dönem şapkaları
3/14
1960’lardan 1970’lere dönem şapkaları
4/14
Yasemin Genç Uygur 1930’lu yıllara ait yasemin çiçekli şapkasıyla
5/14
Rahmi M. Koç Müzesi Tersane Binası - Şapka Koleksiyonu
6/14
1920’li yıllarda kullanılan şapkalar
7/14
1900’lerin başında kullanılan şapkalar
8/14
1940’larda kullanılan şapkalar
9/14
1930’larda moda olan süslü şapkalar
10/14
1930’larda moda olan hasır şapkalar
11/14
1940 ve 1950’lerde kullanılan şapkalar
12/14
1970’lerde kullanılan şapkalar
13/14
Yasemin Genç Uygur’un dedesinin Rahmi M. Koç Müzesi’ne bağışladığı yelkenli tekne
14/14