Murat ve Selim Özgörkey’in kurduğu Key Museum dünya otomobil tarihini belgeliyor.
27 Nisan 2016
Türkiye’ de eşi benzeri bulunmayan, dünya tarihine ışık tutan klasik otomobil müzesi Key Museum’un kurucuları Murat ve Selim Özgörkey, 2001 yılında ilk klasik otomobillerini aldıklarında bir gün müze açacaklarını tahmin etmiyorlardı. 1886 yılında üretilen ilk otomobilden bugüne otomobil dünyasının demirbaşları olan Mercedes, BMW, Porsche, Cadillac, Ford gibi markaların ilk modellerinin günümüze kadar nasıl evrildiğini Nisan 2015’te İzmir’de açılan bu müzede izleyebiliyoruz. Motosiklet tutkunları için 19. yüzyıl sonlarından itibaren tasarlanmış farklı modeller, benzin istasyonlarının orijinal ekipmanları, klasik otomobil temalı eşarplar, 2,550 adet model otomobil ve 2. Dünya Savaşı öncesinin en prestijli otomobil aksesuarları olan maskotlar, Key Museum’ın muhteşem dekorasyonu ile birleşince kendinizi geçmiş ve gelecek arasında bir yolculukta buluyorsunuz. İki kardeşin her parçasını birlikte aldığı, renove ettiği, sunumlarına birlikte karar verdiği otomobillerin yer aldığı 7,000 metrekareye yayılan Key Museum hakkında Murat Özgörkey ile sohbet ettik. Murat Bey farklı alanlara da taşan koleksiyonerlik ruhunun hayatına nasıl işlediğini, klasik otomobil toplama serüvenini ve gelecek planlarını bizlere detaylıca anlattı.
Hem evimde hem de bu çatı altında farklı koleksiyonlarım var. Hepsinden bir şeyler öğrendim. Birçok koleksiyoner ilk önce hızlı hızlı “ne bulduysam alayım!” diyor; sonra da “ben bunları neden aldım?” diye sorguluyor. Ben de başlarda bunu yaptım ve zaman geçtikçe birçok otomobili satmaya karar verdim, çünkü birbirleriyle örtüşmeyen veya dönüp baktığımda bir koleksiyonda olması şart olmayan otomobiller vardı. Onlarla tekrar uğraşmak istemediğimiz için elden çıkarttım.
Otomotiv tarihinde yer etmiş parçaları burada tutuyoruz. Müzeden çıkarıp satmayı düşündüğümüz birkaç otomobil daha var, çünkü daha sofistike bir koleksiyon haline getirmek istiyoruz. Belki salonlar bazında yaptığımızda bunları daha net göreceğiz. Dünyada klasik otomobillerin değeri çok arttı, hatta en verimli yatırım aracı olarak görülüyor, fakat Türkiye’ de bu pek bilinmiyor. Bazı otomobiller var ki bugün on iken, on sene sonra yirmi oldu. Ama bazısı da var ki on iken yüz oldu. Biz müzemizde sergilediğimiz otomobillerin renovasyonları için çok emek harcıyoruz. Dünyada “nuts and bolts renovation” denilen, bir otomobilin en küçük vidasına ve somununa kadar sökülüp, tekrar yenilenip, ilk günkü haline gelerek otomobilin toparlanması prensibiyle yapılan, çok az kullanılan değerli bir renovasyon yöntemi var. Biz de tüm renovasyonlarımızı bu sistem ile yapıyoruz. Sonra farkettik ki, herhangi bir otomobille 1950’ lilerin önemli bir otomobiline bile aynı zamanı ve emeği harcıyoruz. Bu yüzden de o renovasyonu yapmanın bir değeri olmayacağına inandığımız arabaları elimizden çıkarttık.
Dünyada koleksiyonerler tarafından gerçekten kendine has özellikleriyle önemli olan otomobilleri toplamaya çalıştım.
Yıllar içerisinde dünyada “convertible” modellerin değerinin çok daha fazla arttığını ve daha az üretildiklerinden dolayı daha özel olduğunu gördük. Üstü kapalı, 4 kişilik Sedan bir otomobilim vardı. Bu otomobilin değeri bir ise, convertible’ın dört oluyor. Dünyada esas önemli olan convertible olan modeller çünkü çok daha güzel ve azlar. Ben de bu yüzden ötekini sattım. Bana aslında en çok sorulan sorulardan biri şu oluyor: “neden Murat 124, Anadol yok?” Benim amacım Türk otomotiv tarihini belgelemek değil. Ben dünya otomobil tarihine daha çok önem verdim ve dünyada koleksiyonerler tarafından gerçekten kendine has özellikleriyle önemli olan otomobilleri toplamaya çalıştım. Yıllar içerisinde baya bir miktar otomobili de elden çıkarttım. Renovasyonla da ilgili bir sürü talep geliyor. Artık bunlara da cevap vermeye başladık.
Sadece kurmak değil onları eğitmek de önemli. Bugüne kadar 60’ın üzerinde otomobili renove ettik. Her biri farklı özelliğe ve montaja sahip. İlk renovasyonunu yaptığım otomobille bugün yaptığım otomobilin arasında dağlar kadar fark var. İlk renove ettiklerimizden bazılarını elden çıkartıp, aynılarından almak ve şimdiki tecrübemizle tekrar renove etmek istiyorum.
Hayır. Ben kendimi çok eğittim. Gittiğim yerlerde neyin nasıl renove edildiğini öğrendim. Otomobilleri ne şekilde, ne şartlarda topladıkları hakkında yarışmalar vardır, bunları seyrettim inceledim ve araştırma imkanı buldum. Bir tane otomobil için ekip bir sene uğraşmıştı. Ben de o günlerde Amerika’ da dünyanın en iyi otomobillerinin yarıştığı Pebble Beach Concours d’Elegance’ a gidecektim. Bir otomobilin renovasyonu tamamen bitmeden sergileme salonuna koymuyorum. Bitirdiklerini söylemişlerdi fakat ben yapılması gereken birkaç madde daha belirttim ve Amerika’dan döndüğümde kontrol edeceğimi söyledim. Döndükten sonra arabaya yeniden baktım, söylediklerimi yapmalarına rağmen arabayı tamamen soymalarını söyledim. İki sayfalık bir hata listesi çıkartmıştım. Şaşırdılar tabi. O güne kadar benim bile harika zannettiğim şeyleri Pebble Beach Concours’a gittikten sonra çok farklı algılamaya başlamıştım. Benim için herşey bir boyut atladı ve herkesin de böylelikle bakış açısını değiştirdim. O günden sonra yan yana dizilmiş vidaların dahi aynı çizgiye bakmasına kadar her ayrıntıya dikkat etmeye başladık. Arabaları artık kablolarından tutun en küçük lekeye kadar detaylarıyla yeniliyoruz. Concours’da jüri üyesi gelip kornaya bastığında eğer çalışmazsa iki puanınızı kırar, biz de arabaları bu şekilde test etmeye başladık. Bu gibi detayları öğrendikten ve öğrettikten sonra herkes artık işe benim gözümle bakmaya başladı. Bu çok gurur verici.
Hayır, daha katılmadım ama yarışma için niyetli olduğumuz birkaç otomobil var. Bu proje için bir bacağımızın Amerika’ da olması gerektiğine inanıyoruz.
Kendime bir hedef koydum: 10 sene müzenin gidişatına bakacağım ve 10 sene sonra ne yapacağıma karar vereceğim. Şu anda ayda 3,000 ziyaretçimiz var durumdan memnunum. İnsanlar Amerika’da geçmişlerine önem veriyorlar. Türkiye’de eskiye önem verilmiyor; biz eskiyi yok etmek için var olmuş bir kültürüz. Bana “kendini dünyadaki diğer müzelerle kıyaslar mısın?” diye soruluyor. Aslında bu kadar dekorasyona da önem verilmiş, değişik koleksiyonu bir yerde barındıran başka bir müze görmedim.
Kendim karar verdim. İlk salon Bornova’ daki ilk garajımızın konseptinde yapıldı. Herkes bana “otomobillerin yanına gidemiyoruz, arkasını göremiyoruz” diyor. Türkiye’ de insanları önleyemiyoruz, otomobillere dokunmaları gerektiğini düşünüyorlar. Biz özel boyalar kullanıyoruz ki otomobiller en az 50 sene bozulmasın, paslanmasın. Müzenin sıcaklık ve nem derecesi de özel bir şekilde kontrol altında tutuluyor. Otomobilde iki tane çok önemli şey vardır; ısı ve nem. Isı lastik aksamını kurutuyor. Nem de paslanmasına neden oluyor.
20 tanesini kullanıyorduk fakat müzeye koyduktan sonra artık kullanmıyoruz. Biz otomobili daha çok renove edip bir mücevher gibi kullanmaya bile kıyamayacak hale getiriyoruz.
Biz iki sene evvel kardeşimle çok kurumsal bir yapı yarattık. Belki İzmir’in bir aile şirketi olarak en kurumsal şirketlerinden biriyiz. Her şirketimizin başında bir genel müdür var. Ben gıda ve tarım sektörüne bakıyorum, kardeşim de otomotiv ve turizm sektörüne bakıyor. O yüzden günlük işlerden kendimizi soyutladık. Daha çok profesyonellerin kontrolü ve takibi ile devam ediyor. Günlük operasyonla çok ilgilenmiyoruz ve daha rahat hareket edebiliyoruz.
Kardeşimle karar veriyoruz. Otomobilin orijinalliğine bakıyoruz ve bu işten anlayan kendi adamlarıma danışıyorum. Parçaları orijinal mi, şasesiyle motoru uyumlu mu, ilk fabrikadan çıktığındaki aynı koda sahip mi, hepsine tek tek bakıyoruz.
Biz koleksiyona yatırım odaklı değil duygusal başladık. Klasik otomobil dünyasında 15 sene evvel başladığımızdaki durumla bugün arasında ciddi bir fark var. Bugün çok değerlendi otomobiller.
Biz koleksiyona yatırım odaklı değil duygusal başladık. Klasik otomobil dünyasında 15 sene evvel başladığımızdaki durumla bugün arasında ciddi bir fark var. Bugün çok değerlendi otomobiller. Her sene %15-20 artışla değer kazandı. Değerler bu kadar arttıkça da insanlar bir şekilde onu renove etme ihtiyacı duyuyorlar. Eski klasik otomobillerde iki renk üç renkli olanları var ama o yıllarda hepsi tek renkmiş. Koleksiyonerler en çok ya hiç ellenmemiş veya mücevher haline getirilmiş, her şeyiyle tekrardan toparlanmış otomobillere bakıyorlar.
Evet. Örneğin bir tane otomobil aldık 1,300 kiloluk bir Mercedes. Arabayı soymaya başladığımızda otomobilin üzerinden arabanın o şeklini verebilmek ve çürüklerini kapatmak için kullanılmış 200 kilo macun çıktı. Ama baktığımızda boyasıyla gayet güzel bir otomobil. Biz yanmış durumda bile bir otomobil aldık ve renove ettik. Bütün otomobillerin ilk geldiği zamanki hali, soyulurken, yapılırken, yani her aşamasının fotoğrafları var.
Ediyorum, hatta ben de elektrikli araba kullanıyorum.
Tabi ki. İnsanlar artık “ne kadar az var o kadar iyi” şeklinde düşünüyorlar. Bugünkü otomobiller klasik haline gelir mi bilmiyorum; ama gelebilir. Hala bu klasik dünyasına girmemiş ülkeler var; Çin, Rusya, Hindistan gibi. Bir gün onlar da bu işin içine girerlerse bu pazar çok daha farklı bir hale gelecek diye düşünülüyor.
Ben yarış otomobili toplamıyorum. Bazı müzeler veya bazı koleksiyonlar sadece yarış otomobili topluyor. Mesela bir koleksiyoner var ki sırf film otomobili toplamış. Ben Batmobile’i denk geldiği için, farklılık yarattığı için ve sevdiğim için aldım. Ama o tip şeyleri de çok toplamam. Dünyada bir koleksiyonerde olması gerektiğine inandığım otomobilleri topluyorum, ama artık çok zorlanıyorum, çünkü renove edilmemiş olanlarını bulmaya çalışıyorum.
Çok gezdim, çok inceledim, çok okudum. Çok ciddi bir kitap koleksiyonumuz var. Hala kendimizi geliştirecek bir sürü şey buluyoruz. Dünya’daki bütün müzayedeleri takip ediyoruz. Her sene Almanya’daki klasik otomobil fuarına gidiyorum. Amerika’da veya Avrupa’daki otomobillerin yarıştığı ve kendilerini gösterdikleri etkinliklere gidiyorum. Oralarda inceleme şansı bulabiliyorum.
Var tabi. Herhalde dünyadaki en fazla kulübün olduğu şey otomobil kulüpleridir; klasik de çok fazla. Kulüpler bile orada kendilerini tanıtıp otomobilinizle bir parçası olmanız için o kulübe üye yapmaya çalışıyorlar.
Sonrasında o koleksiyonun bir değeri olduğuna inanarak alım yaparsanız veya sonradan değeri olacak bir şeye yatırım yaparsanız gelecek nesillere de bir şeyler bırakabilirsiniz.
Yeni başlayanlar çok araştırıp bilinçli bir şekilde o koleksiyonun ne kısmını toplamak istiyor, ne yapmak istiyor iyi karar vermeli. “Keşke bunu almasaydım, keşke kendimi şu koleksiyonun şu kısmıyla odaklasaydım” diyebileceğiniz şeyler çıkabiliyor. En baştan ne yapmak istediklerine karar verip o yönde gitmelerini öneriyorum. Onunla ilgili her türlü yazıyı bilgiyi edinsinler ondan sonra başlasınlar. Sonrasında o koleksiyonun bir değeri olduğuna inanarak alım yaparsanız veya sonradan değeri olacak bir şeye yatırım yaparsanız gelecek nesillere de bir şeyler bırakabilirsiniz. Öyle koleksiyonlar toplamaya çalışanlar var ki sadece kendi zevki için.
Müzemizin şu anda açık olan kısmında daha çok otomobil tarihindeki objelerle ilgili koleksiyonlar var. Onun dışında daha ziyaretçilerimizin gezisine açmamış olduğumuz bir satranç, bir de ahşap gemi modeli koleksiyonumuz var. İki ay içerisinde satranç koleksiyonumuzu, daha sonra da ahşap gemi modelleri koleksiyonumuzu açacağız. Satranç koleksiyonumuzda ayrı isim ve temalarda 400’ ün üzerinde satranç seti var. Gemi modelleri koleksiyonumuzda ise dünya tarihindeki önemli gemilerin değişik ölçeklerdeki el yapımı modelleri bulunuyor. 100’ ün üzerinde modelimiz var. Onun dışında üst kattaki bölümde 1900lü yılların başlarındaki bir berber salonunu canlandırdığımız bir yer de var. O dönemlerde berberlerde kullanılmış değişik objelerden sergiliyoruz.
Evet. Daha doğrusu model yapıyordum. Sonradan ahşap model de yapmak istedim fakat çok vakit harcamam gerekiyordu ve öyle bir vaktim yoktu. Gemileri ve denizciliği çok seviyorum. Bu tip modelciliği de çok seviyorum. O yüzden aslında elimde sadece gemi yok; değişik çok model var, ama burada sadece birine odaklanmak istedik ve gemilerde karar kıldık. Satrancı ise çok severim ve oynamayı da bilirim. Özel temalı olanları ilgimi hep çekmişti. Farklı setler toplamaya başladıktan sonra koleksiyoner ruhu beni bu noktaya getirdi.
Bu röportaj, TEB Özel için Art50.net adına Yasemin Elçi ve Güliz Özbek Collini tarafından gerçekleştirilmiştir.